17 Nisan 2011 Pazar

EKREM AKURGAL



1911 yılında annesinin ailesinin Filistin deki çiftliğinin bulunduğu Hayfa yakınlarındaki köyü Tulkarem'de doğdu.(Tulkarem aynı zamanda sonradan arkeoloji dünyasında büyük önem kazanacak antik Caesareia kentinin kalıntılarının bulunduğu yerdir.)
Osmanlı'nın Hersek vilayetine müftüler yetiştirmiş köklü bir aileden gelen babası başkentte doğmuş görünmesini yeğlediği için nüfusuna İstanbul yazdırmıştır.
O, 2 yaşındayken aile İstanbul'a dönmüş, bir süre Adapazarı'nın Akyazı ilçesindeki çiftliklerinde kalmışlardır.
6 yaşından itibaren halasının eski Hersek müftüsü olan ve Darülfünun'da Arap edebiyatı müderrisliği yapan kocası Cabizade Ali Fehmi Efendi'nin evinde kalmaya başlamış ve ilk eğitimini burada almıştır.
1931'de İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. Devlet sınavını kazanarak Almanya'da arkeoloji öğrenimi gördü.
1935 yılında Soyadı Kanunu çıkınca, babasının isteği üzerine, bir Sümer kralının adı olan ve Sümerce'de a-'baba, su' kur- 'ülke' ve gal-'büyük' kelimelerinin yanyana gelmesinden oluşan Akurgal soyadını aldı. A-KUR-GAL Türkçe'ye tercüme edilmek istenirse: "Büyük ülkenin babası" anlamına gelmektedir.
1957 yılında Ankara Üniversitesi[Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesinde ordinaryüs profesör oldu.
Fakültede dekanlık da yapan Akurgal, 1985'te emekliye ayrıldı.
Arkeolojik Çalışmaları
Ege'de Foça(Phokaia),Çandarlı(Pitane), Çeşme -Ildırı Erytrai ve Bayraklı (eski Smyrna) antik kentlerini ortaya çıkarmıştır.
Eski Yunan,Hitit Hatti ve eski Anadolu uygarlıkları üzerine çeşitli dillerde sayısız eseri yayınlanmıştır.
Akurgal, Avrupa'da yedi akademiye üyedir ve dünyadaki pek çok bilim kuruluşunun şeref üyesidir.
Bordeaux Üniversitesi (1961), Atina Üniversitesi (1988), Lecce Üniversitesi (1990), Anadolu Üniversitesi (1990) kendisine şeref Doktoru sanını vermişlerdir.
Princeton, Berlin, Pisa ve Viyana Üniversitesi'nde konuk profesör olarak görev aldı. Hitit,Frig,Urartu ve Genç Hitit sanatlarını da inceleyerek Anadolu arkeolojisi ve sanatı konusunda çok yönlü araştırmalar yapmıştır.
Akurgal, Türkiye'de arkeoloji bölümlerinde akademik olarak görev yapmış ve yapmakta olan birçok arkeoloğun hocasıdır. Bu yüzden "Hocaların Hocası" olarak anılır.
Akurgal, en önemli kazılarından olan İzmir Bayraklı Höyüğü olarak bilinen Eski İzmir kazısıyla anılıyor.
Akurgal, bugüne kadar çeşitli ödüllere değer görüldü ve adı İzmir Bayraklı'da bir caddeye verildi.
Ord. Prof. Akurgal,Ana Britannica Ansiklopedisi'nde yer alan bilgilere göre, Avrupa, Amerika ve dağılan Sovyetler Birliği'nde çeşitli konferanslar verdi.
Ekrem Akurgal, 1 Kasım 2002 yılında İzmir'de öldü. Ordinaryüs Prof. Ekrem Akurgal’ın 30 yılını verdiği Smyrna kazısına gömülme isteği, yerine getirilmedi.







9 Ekim 2010 Cumartesi

Hanoi Kuleleri


Hanoi kuleleri bir matematik oyunu veya bulmacadır.. Üç direk ve farklı boyutlarda disklerden oluşur. Bu diskleri dilediğiniz direğe aktarabilirsiniz. Bulmaca bir direkte en küçük disk yukarıda olacak şekilde, küçükten büyüğe direk üstünde dizilmiş olarak başlar. Böylece konik bir şekil oluşmuş olur.

Oyunun amacı tüm diskleri bir başka direğe aşağıdaki kurallar doğrultusunda taşımaktır:

  • Her hamlede sadece bir disk taşınabilir.
  • Her hamle en üstteki diski direkten alıp diğer bir direğe taşımaktan oluşur. Diğer direkte daha önceden diskler olabilir.
  • Hiçbir disk kendisinden küçük bir diskin üzerine koyulamaz.

Optimal Oyun Çözümleri:

3 disk = 7 hareket

4 disk = 15 hareket

5 disk = 31 hareket

6 disk = 63 hareket

7 disk = 127 hareket

Sistemin optimal çözümleri 2 nin disk sayısı kuvveti - 1 üzerine dayalıdır Yani kuralı "2(üzeri n)-1" dir.

3 disk = (2x2x2)-1 = 7

4 disk = (2x2x2x2)-1 = 15

5 disk = (2x2x2x2x2)-1 = 31

6 disk = (2x2x2x2x2x2)-1 = 63

7 disk = (2x2x2x2x2x2x2)-1 = 127

8 disk _ (2x2x2x2x2x2x2x2)-1 = 255


Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Hanoi_kuleleri

http://www.dersrehberi.com/hanoi.asp

25 Temmuz 2010 Pazar

POZNAN RESİMLER







POZNAN

POZNAN

Poznan Orta-Batı Polonya’da bir kenttir.Wielkopolska ilinin merkezidir.Şehrin simgesi keçidir.Orta Warta yöresindedir ve ilde Kuzey Avrupa büyük ovalarına özgü bir tarım görülür;başlıca şekerpancarı,çavdar ve patates yetiştirilir.Poznan’ın nüfusu 2002 sayımına göre 597,900,Polonya’nın beşinci büyük kentidir.Bunun yanı sıra ülkenin en büyük dördüncü ekonomik merkezidir.Sanayi merkezleri;demiryolu gereçleri yapımı,çelik,tekstil,besin ve ilaç fabrikaları yaygındır. Ayrıca şehirde her sene Uluslararası fuarlar düzenlenmektedir.Avrupa’dan çok sayıda firmalar katılmaktadır.

Stary Rynek en eski şehir meydanıdır.Bu meydanda çok sayıda kafeler ve lokantalar vardır.Çevresinde ise belediye binası, tarihi yapılar,katedrallar,kiliseler,müzeler vardır.Franciscan Kilisesi, King's Kalesi,Gorka Sarayı,Arkeloji Müzesi,Otomobil Müzesi,Müzik Aletleri Müzesi Poznan’da görülmeye değerdir.Polonya’nın kuruluşunu sağlayan kral ve rahiplerin mezarları bu şehirdedir.Her sene yapılan Malta Tiyatro festivali şehrin en önemli kültürel etkinliğidir. Ayrıca Henryk Wieniawski Keman yarışması(beş yılda bir),Klasik Müzik Festivali,Uluslararası Tiyatro Festivali,Ekmek Festivali düzenlenmektedir.28 Haziran 1956 senesinde Poznan Ayaklanması’nın yıldönümüdür.Her yıl Mickiewicz Meydanında düzenlenmektedir.

Stary Browar şehrin tam merkezinde eski bira fabrikasından restore edilmiş en büyük alışveriş merkezidir.Mağazalarda Türk markası tekstil ürünleri görmek de mümkündür.Stary Browar’dan sonra en büyük Franowo alışveriş merkezidir.Franowo alışveriş merkezide büyük bir süpermarket,sebze pazarı ve 60 farklı dükkan ve lokantalar bulunmaktadır.

Poznan’da eğitim yüksek düzeydedir.Poznan’da 23 tane üniversite vardır.12 tanesi devlet üniversitesi,11 tanesi özel üniversitedir.Erasmus’la gelmiş Türk öğrenci sayısı oldukça fazladır.

Poznan’da kafelerde en çok bira tercih edilir.Tyski, Zywiec,Lech birası insanlar tarafından en çok tercih edilen biralardır.

Poznan kentine herkesin gitmesini şiddetle tavsiye ediyorum.

Poznan sunumu:

http://www.megaupload.com/?d=AOUFSCJR

28 Mart 2010 Pazar

VERGİLER

Vergiler, klasik fonksiyonlarının yanında iktisadi, mali ve sosyal görevler üstlenmiş olan devletlerin tarih boyunca en önemli ve sağlam gelir kaynakları olmuştur.Devletin karşılıksız olarak topladığı vergiler gelir, harcama ve servet üzerinden alınmaktadır.Üretim-tüketim zincirinin her kademesinde, malların ve hizmetlerin satışından alınan ve vergi indirimine imkan tanıyarak değer artışını temel alan, nesnel, çok aşamalı ve genel bir satış vergisi olan Katma Değer Vergisi (KDV), ilk kez 1954 yılında Fransa'da uygulamaya konulmuştur.Diğer harcama vergilerine göre önemli bazı üstünlüklere sahip olan KDV, maliye tarihinin en hızlı yayılan vergisi olmuş ve 1968 yılından itibaren, başta Almanya olmak üzere, Avrupa Birliği'ne üye tüm ülkelerde uygulamaya konulmuştur. AB dışındaki ülkelerde de hızla yayılma eğilimi gösteren KDV, 1990 yılı itibariyle, 21 OECD üyesi ve 33 OECD üyesi olmayan ülkede olmak üzere toplam 54 ülkede uygulanmaktadır.
Türkiye'de, günümüzün en modern harcama vergisi olarak kabul edilen KDV uygulamasına geçilmesine ilişkin tedbir ve politikalara ilk kez İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer verilmiştir. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda uygulamaya geçilmesi, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda geçiş için gider vergilerinin tabanının genişletilmesi öngörülmekle beraber, uygulamaya ancak Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde geçilebilmiştir. 1 Ocak 1985 tarihinde uygulamaya giren KDV, gelir vergisinden sonra, sağladığı gelir açısından, Türk Vergi Sisteminin ikinci büyük vergisi olmuştur. Yürürlüğe girdiği tarihte tek orana sahip olan KDV sisteminde, 1986 Temmuz ayından itibaren çok oranlı uygulamaya geçilmiştir. KDV'nin başarılı bir şekilde uygulanmasında önemli bir yeri olan düzenli belge ve kayıt sisteminin yerleştirilebilmesi için başta vergi iadesi olmak üzere çeşitli önlemler alınmıştır.

Verginin Tanımı
Vergiler; devletin veya devletten vergilendirme yetkisini almış diğer kamu tüzel kişilerinin fert ve kurumlardan, hukuki cebir altında, kanunda belirtilen kurallara göre ve karşılıksız olarak aldıkları ekonomik değerlerdir.

Vergilerin Sınıflandırılması

Vergileri çok çeşitli şekillerde sınıflandırmak mümkün olmakla birlikte, uygulamada en çok görülen sınıflandırmalar vasıtalı-vasıtasız, spesifik-advalorem, kişisel-nesnel, gelir-servet-harcamalar üzerinden alınan vergiler şeklinde yapılmaktadır.

1.2.1. Vasıtalı - Vasıtasız Vergiler

Vergilerin vasıtalı ve vasıtasız vergiler olarak ikiye ayrılması hususunda ileri sürülen kıstaslar kısaca şöyle özetlenebilir.

* Genel fiyat seviyesini etkileyen vergiler vasıtalı, genel fiyat düzeyini etkilemeyen vergiler ise vasıtasız vergilerdir.
* Nispi fiyatları değiştirmeyen vergiler vasıtasız, değiştiren vergiler vasıtalıdır.
* Yansıma ölçütüne göre, yansıtılamayan ve bu nedenle konulduğu kişi ya da kurumlar üzerinde kalan vergiler vasıtasız, yansıtılarak yükü başkalarına aktarılan vergiler ise vasıtalıdır.
* Gelirin elde edilmesine ilişkin işlemleri vergilendiren vergiler vasıtasız, bu gelirlerin harcanması işlemlerini vergilendiren vergiler ise vasıtalı vergilerdir.

Türk Vergi Sistemi içerisinde yer alan vasıtasız vergiler şunlardır:

* Gelir Vergisi
* Kurumlar Vergisi
* Emlak Vergisi
* Veraset ve İntikal Vergisi
* Motorlu Taşıtlar Vergisi

Buna karşılık, vasıtalı vergiler kategorisini şu vergiler oluşturmaktadır;

* Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergiler
* Dahilde Alınan Katma Değer Vergisi
* Ek Vergi
* Taşıt Alım Vergisi
* Akaryakıt Tüketim Vergisi
* Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV)
* Damga Vergisi
* Harçlar
* Dış Ticaretten Alınan Vergiler
* Gümrük Vergisi
* Akaryakıt Gümrük Vergisi
* Tek ve Maktu Vergi
* İthalden Alınan KDV

Spesifik - Ad valorem Vergiler

Bu ayrım vergi borcunun hesaplanma biçimine dayanmakta, ağırlık, hacim, uzunluk vs. gibi ölçüler üzerinden hesaplanan vergiler spesifik, matrah değeri üzerinden hesaplanan vergiler ise ad valorem vergiler olmaktadır. Maktu resim ve harçlar spesifik vergilere, gelir, kurumlar ve KDV ad valorem vergilere örnek olarak verilebilir.

Günümüzde, spesifik tarifelerin uygulandığı vergilerin sayısı aşağıdaki nedenlerden dolayı azalmıştır:

* Spesifik tarifelerin gelir, kurumlar ve KDV gibi belli vergi türlerine uygulanma imkanının olmaması.
* Spesifik vergilerin fiyat hareketlerini izlemede çok yetersiz kalması.
* Fiyat değişmelerinde, konulan verginin nisbi ağırlığının hiç arzu edilmeden değişmesi.

Kişisel-Nesnel Vergiler

Mükellefin kişisel durumunu, diğer bir ifadeyle, kişinin evli ya da bekar oluşunu, çocuklarının bulunup bulunmamasını, sakatlık halini vb. durumları dikkate alan vergiler kişisel, bunu dikkate almayan vergiler ise nesnel vergilerdir. Gelir ve veraset vergileri kişisel vergilere, mal ve hizmetlerden alınan vergiler ise nesnel vergilere örnek olarak verilebilir.

Gelir -Servet -Harcamalar Üzerinden Alınan Vergiler

Günümüzde, en çok kullanılan ayırımlardan birisi de vergi matrahının niteliğine göre yapılan ayırımdır. Bu ayırıma göre, verginin matrahını gelirin oluşturması gelir üzerinden alınan vergiler, verginin matrahını servetin oluşturması servet üzerinden alınan vergiler ve verginin matrahını harcamaların oluşturması ise harcamalar üzerinden alınan vergiler grubunu oluşturmaktadır.

Gelir üzerinden alınan vergilere gelir ve kurumlar vergisi, servet üzerinden alınan vergilere emlak, motorlu taşıtlar, veraset ve intikal vergisi, harcamalar üzerinden alınan vergilere de mal ve hizmetler üzerinden alınan vergiler örnek olarak sayılabilir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan, vasıtalı, ad valorem, nesnel ve harcamalar üzerinden alınan bir vergi olan KDV'nin diğer harcama vergileri içerisindeki yerini belirtmekte yarar görülmektedir.
Vergi ödeme gücünün bir göstergesi olması yanında, kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli finansmanı sağlayabilmek bakımından günümüzde harcamaların da vergilendirilmesi yoluna gidilmektedir. Harcamaları kısarak tasarrufları, dolayısıyla sermaye birikimini teşvik edici bir yapıya sahip olan harcamalar üzerinden alınan vergileri, genel harcama vergisi ve satış vergileri olmak üzere iki grup altında incelemek mümkündür.

Genel Harcama Vergisi

Genel harcama vergisi, matrahı tüketim olan kişisel ve vasıtasız bir vergidir. Tüketim üzerinden alınan vergiler vasıtalı ve nesnel olmalarına rağmen, vasıtasız bir vergi olan genel harcama vergisi kişisel nitelikte olup gelir vergisinin bir alternatifidir. Vergi kişilerin tıpkı gelir vergisinde olduğu gibi verecekleri yıllık beyannamelere göre kendilerince ya da vergi idarelerince hesaplanmaktadır. Beyannamelerde kişinin harcamalarını bulmak için, bir yıl içinde elde edilen gelire sahip olunan sermaye mallarının satışından elde edilen meblağlar, banka hesaplarındaki azalmalar vs. gibi ilaveler yapılarak bulunan, değerden sermaye malları için yapılan harcamalar ile devletin uygun göreceği bazı harcamalar ve yıl içindeki tasarruflar düşülmektedir.

Satış Vergileri

Genel harcama vergisinden farklı olarak, harcamaların fiilen yapılması sırasında alınan satış vergileri nesnel ve vasıtalı vergilerdir. Satış vergileri sınırlı mal üzerine konulan özel satış vergileri, veya ilke olarak, tüm malların üzerine konulan genel satış vergileri olarak sınıflandırılmaktadır.

Özel Satış Vergileri

Üretimden veya üretimin belli bir aşamasından genel olarak alınmayıp, tek tek bazı ürün ve hizmetler üzerinden, genellikle de tüketim aşamasında alınan vergiler özel satış vergileri olarak adlandırılmaktadır. Finansman temin etmek amacı dışında, talebi kontrol edilmek istenen mallara da uygulanan özel satış vergileri, uygulama kolaylığı nedeniyle, geleneksel toplumlarda tercih edilen bir vergi olmuştur. Gümrük vergileri ile alışkanlık yapan maddeler üzerinden alınan vergiler özel satış vergilerine örnek olarak verilebilir.

Genel Satış Vergileri

İlke olarak, alışveriş konusu tüm malları kapsayan genel satış vergileri toplu satış vergileri ( tek aşamalı) ve yaygın satış vergileri (çok aşamalı) olmak üzere ikiye ayrılırlar.

Toplu Satış Vergileri

Toplu satış vergileri bir malın üretim (imalat), toptan satış veya perakende satış aşamalarından yalnız birisini kavramaktadır. Buna göre de, sırasıyla imalat satış vergisi, toptan satış vergisi ve perakende satış vergisi adını almaktadır.

Yaygın Satış Vergileri

Üretimlerinden tüketicinin eline geçinceye kadar, malları ve hizmetleri her aşamada vergilendiren yaygın satış vergileri, ciro ve katma değer vergisi olmak üzere iki ana biçimde uygulanmaktadır. Ciro Vergisi; bu vergide belli bir aşamadan diğerine geçen mallar satış değerleri üzerinden vergiye tabi tutulmaktadır. Çok yaygın bir alanda uygulandığı ve her satışta tekrarlandığı için yayılı muamele vergileri düşük vergi oranları ile fazla vergi toplamak gücü taşımaktadır. Ciro vergisinin önemli özelliği satış değerini vergilerken eskiden ödenmiş verginin de yeniden vergisini almak suretiyle "verginin piramitleşmesine" neden olmasıdır. Katma Değer Vergisi; Üretim - tüketim zincirinin bütün aşamalarında uygulanan fakat, matrahının her bir aşamada yaratılan katma değer olması nedeniyle, ciro vergisinin tersine vergi piramitleşmesine neden olmayan bir vergidir.

16 Şubat 2010 Salı

İŞLETME YÖNETİMİNDE MUHASEBENİN ÖNEMİ


İŞLETME YÖNETİMİNDE MUHASEBENİN ÖNEMİ

Bir işletmede;üretim, pazarlama,muhasebe, finansman,Ar-ge, sevkiyat gibi ana bölümler ile halkla ilişkiler ve yardımcı hizmet bölümleri bulunur. İşletmeyi yönetmek demek; işletmedeki tüm birimlerin işini yürütmek,bunlar arası koordineyi sağlamak ve alınan sonuçları irdeleyebilmektir.

İşletmeyi yönetebilmek için bir çok bilgiye ihtiyaç duyulur. Bu bilgiler yöneticinin elinde olmadan herhangi bir yorum yapamaz. Sağlıklı bir karar da alamaz. Planlama yapamaz.

İşletmede karar almaya yardımcı olacak bir çok bilgiyi muhasebe bölümü sağlar. Diğer bölümler de önemlidir ama tüm bölümlerin birleştiği bilgi ağı muhasebe bölümünden geçer. Bu anlamda muhasebe gerçekten önemlidir.

Bu nedenle, muhasebe ve muhasebe bölümü işletme ve yönetici için çok önemli bir bölümdür. Muhasebedeki bilgilerin doğruluğu da bu anlamda yönetici için önem taşır. Zira buradan gelecek doğru bilgilere göre,doğru kararlar alması gerekir.

Muhasebe ile diğer bölümler arasında bilgi akışının doğru ve süratli bir şekilde olması lazım. Hatta bu konuda entegre muhasebe ve işletme programlarının olması lazım.

Her yöneticinin bu bilgi akışına önem vermesi gerekir. Bu bilgilerin güncel olarak muhasebeye akması gerekir.

Öte taraftan yöneticilerin çoğu finansmana çok önem verdiklerinden onlar için muhasebe demek, finansman demektir. Paranın hesabını bildikleri taktirde her şeyin hallolacağını zannederler. Halbuki bir yönetici için cari hesaplar,krediler,borçlar, aktifler, yatırımlar, banka hesap hareketleri, maliyet hesapları ve diğerleri de çok önemlidir.

Kayıt dışı ekonominin büyük boyutlarda olduğu ülkemizde; yöneticiler birde gayri resmi muhasebe tutma gereği duyarlar. Buna önem verdiklerinden resmi muhasebelerini de ihmal ederler.

Tabiidir ki kayıt dışı çalışan bir firma için,resmi olmayan muhasebe de karar alma sürecinde çok önem taşıyacaktır. Ama bu önem resmi muhasebenin önemini ortadan kaldırmamalı.

Gayri resmi yada resmi yaptığınız işlemlerin muhasebede kayıtlarını tutup, sonuçlarını rapor etmezseniz, bilgi hiçbir işe yaramaz. İşletmenin tüm bilgileri muhasebede şekillendirilip rapor halinde yöneticiye gider. Bu bilgiler bazen finansman ile ilgilidir,bazen maliyetler ile ilgilidir, bazen de kârlılıkla ilgilidir. Bazı durumlarda karşılaştırmalı birkaç yıla ait bilgidir. Bazen ödeyeceği verginin, bazen aldığı vergisel risklerin ve bazen de işletmenin kredibilitesinin göstergesi olan bir bilanço ve gelir tablosudur. Yönetici tüm bu bilgileri yorumlayarak sonuçlarını görerek kararlar verir.

Bu bağlamda muhasebe bilgileri işleyerek yöneticiye sunan bir bölümdür. Bu bölüm sağlıklı çalışmalı ve bilgiler zamanında ve doğru işlenmelidir. Yöneticiye zamanında ulaştırılmalıdır. Üretimin planlanması,satış fiyatının belirlenmesi,yatırımlara karar verme, kredibilite vs. bu bilgiler sonucu ortaya çıkar.

İşte bu ve sayamadığımız bir çok nedenlerle, muhasebe yönetici ve işletme için önemli bir bölümdür. İşletmeler ve yöneticiler muhasebeye önem vermelidir.

Muhasebe Nedir?

1- MUHASEBE : Mali nitelikteki ve olayları para ile ifade edilmiş şekilde kaydeden sınıflandıran özetleyerek rapor eden ve sonuçları yorumlayan bilim dalıdır.

2- MUHASEBENİN FONKSİYONLARI (İŞLEVLERİ):

  • Borç ve Alacak ilişkilerini düzenler.
  • İşletme yönetimine yardımcı olur.
  • İşletme lehine delil olur.
  • İşletmenin istatisliğini çıkarmasına yardımcı olur.

3- MUHASEBENİN TEMEL KAVRAMLARI :

  • Sosyal sorumluluk kavramı
  • Kişilik kavramı
  • İşletmenin sürekliliği kavramı
  • Dönemsellik Kavramı
  • Para ile ölçme kavramı
  • Maliyet esası kavramı
  • Tarafsızlık ve belgelendirme kavramı
  • Tutarlılık kavramı
  • Tam Açıklama kavramı
  • İhtiyatlılık kavramı
  • Önemlilik Kavramı
  • Özün önceliği kavramı
  • Sosyal Sorumluluk Kavramı : Bu kavram muhasebenin işlevinin yerine getirme hususundaki sorumluluğunu belirtmekte ve muhasebenin kapsamını anlamını yerini ve amacını göstermektedir. Sosyal sorumluluk kavramı muhasebenin organizasyonunda muhasebe uygulamalarının yürütülmesinde ve mali tabloların düzenlenmesi ve sunulmasında belli kişi veya grupların değil tüm toplumun çıkarların gözetilmesi ve dolayısıyla bilgi üretimde gerçeğe uygun tarafsız ve dürüst davranılmasını ifade eder.
  • İşletmenin Sürekliliği kavramı : Bu kavram işletmenin Faaliyetlerini bir süreye bağlı olmaksızın süreceğini ifade eder. Bu nedenle işletme sahiplerinin veya hissedarlarının yaşam süreleriyle bağlı değildir.. Maliyet esesının temelini oluşturur. Bu kavram işletmeler açısından geçerliliğinin bulunmadığı veya ortadan kaltığı durumlarda ise bu husus mali tabloların dipnotlarında açıklanır.

    Dönemsellik Kavramı : İşletmenin sürekliği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün belli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır. Gelir ve Giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi hasılat ve gelir ve karların aynı döneme ait maliyet gider ve zararla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir. Bu kavramın işletmeler açısından geçerliliğinin bulunmadığı veya ortadan kalktığı durumlarda ise bu husus mali tabloların dipnotlarında açıklanır.

    Parayla ölçme kavramı : Parayla ölçülebilen iktisadi olay ve işlemlerin muhasebeye ortak bir ölçü olarak para birimiyle yansıtılmasını ifade eder. Muhasebe işlemleri ulusal para birimlerine göre yapılır.

    Maliyet esası kavramı: Para mevcudu alacaklar ve maliyetinin belirlenmesi mümkün veya uygun olmayan diğer kavramlar hariç işletme tarafından edinilen varlık ve hizmetlerin muhasebeleştirilmesinde bunların elde edilme maliyetlerinin esas alınması gereğini ifade eder.

    Tarafsızlık ve belgelendirme kavramı : Muhasebe kayıtlarının gerçek durumunu yansıtan ve usule uygun olarak düzenlenmiş objektif belgelere dayandırılması ve muhasebe kayıtlarına esas alınacak yöntemlerin seçilmesinde tarafsız ve ön yargısız davranılması gereğini ifade eder.

    Tutarlılık kavramı : Muhasebe uygulamaları için seçilen muhasebe politikalarının birbirini izleyen dönemlerde değiştirilmeden uygulanması gereğini ifade eder. İşletmelerin mali durumunun faaliyet sonuçlarının ve bunlara ilişkin yorumların karşılaştırılabilir olması bu kavramın amacını oluşturur. Tutarlılık kavramı benzer olay ve işletmelerde kayıt düzenleri ile değerleme ölçülerinin değişmezliğini ve mali tablolarda biçim ve içerik yönünden tekdüzeni öngörür. Geçerli nedenlerin bulunmadığı durumlarda işletmeler uyguladıkları muhasebe politikalarını değiştirebilirler. Ancak bu değişikliklerin ve bunların parasal etkilerinin mali tabloların dipnotlarda açıklanması zorunludur.

    İhtiyatlılık kavramı : Muhasebe olaylarında temkinli davranılması ve işletmenin karşılaşabileceği risklerin göz önüne alınması gereğini ifade eder. Bu kavramın sonucu olarak işletmeler muhtemel gideri ve zararı için ayırırlar muhtemel gelir ve karları için ise gerçekleşme dönemlerine kadar herhangi bir muhasebe işlemi yapmazlar Ancak bu kavram gizli yedekler veya gereğinden fazla karşılımlar ayrılmasına gerekçe olmaz.